Kayıtlar

İttihat Terakki'yi savunmak işçilerin köleliğini savunmaktır, işçi sınıfının tarih ve sınıf bilinciyle alay etmektir

Resim
İttihat Terakki ve işçi sınıfı ilişkisi konusunda Kadir Tuncer'in bir yazısı Zonguldaklı değerli işçi sınıfı tarihçisi Kadir Tuncer 'in İTC'yi savunanların işçi sınıfının köleliğini savunduklarını ortaya koyan bu kısa ama özlü yazısını kendi blog sitesinden arşivlemiştik. Yazı internette bulunamadığı ve sınıf ve tarih bilincinden yoksun "sol", "sosyalist" hatta "komünist" iddialı sosyal-faşist çevrelerin İTC güzellemelerinde İYİP, ZP gibi açık faşist çevrelerle yarış yaptığı günümüz koşullarında güncel öneme sahip bulunduğunu düşündüğümüz için aşağıda paylaşmayı gerekli gördük. - K.O.  ... Kadir Tuncer - "Talat Paşa Komitesi" ve Zonguldak  Halkın Sesi gazetesi, 22 Mayıs 2008 Rauf Denktaş, Pof. Dr. Kemal Alemdaroğlu, Vural Savaş, vb. Atatürkçü olan birçok kişi tarafından adına komite kurulan Talat Paşa kim? 1874'de Edirne’de doğdu. 18 yaşında Edirne "Posta ve Telgraf" idaresine katip olarak girdi. 19 yaşında Edirne'de...

AKP-MHP iktidarına "bundan daha kötüsü olamaz" diyerek geldik

Bir vatandaş sosyal-medyada bir Kemal Sunal filminden eğlenceli bir sahne paylaşmış . Karşıdan gelen bir vatandaş Kemal Sunal'ın oynadığı karaktere "Merhaba İbrahim abi" diyor, İbrahim abi cevap veriyor: "Merhaba canım", sonra kısık sesle ekliyor: "Bu adamı da hiç sevmem...". Vatandaş bu sahneyi güncel politikaya şöyle uygulamış: "İktidar değiştikten sonra cehape ve biz."  Pek çok demokrat, ilerici insanın CHP'yi istemeyerek, sadece AKP-MHP'den kurtulmak için desteklediği gerçeğini anlatmak için zekice bir gönderme olduğuna şüphe yok.  Ama biz de bu insanlarımıza şu basit gerçekleri hatırlatma ihtiyacı duyuyoruz: "Ehven-i şer" (kötünün iyisi) şerlerin en kötüsüdür. "Kötünün iyisi olur" umuduyla "hiç sevmediğiniz" insanları, sınıf düşmanlarınızı, "muhalif" geçinip de, emekçi halkın içinden geçen Mehmet Şimşek programı için "çok doğru, uzun yıllardır ilk defa 'rasyonel' bir program uy...

Asla sınıf mücadelesini unutmayın! ("halk dostu holding" yoktur)

Resim
Sözcü gazetesi, elektriğe gelen %25 zam sayesinde ayda 5.3 milyar TL ek kazanç elde edecek zenginler listesini açıklamış. Sabancıları, Alarkoları, Koçları ve diğer TÜSİAD holdinglerini ("laik sermaye"yi) emekçi halk düşmanı olmayan, iktidardan nemalanmayan ve onu desteklemeyen şirketler zannedenler bu tabloyu dikkatli incelesin. "Halk dostu polis" diye bir şey olmadığı gibi, halk dostu ya da azılı  halk düşmanı olmayan, mevcut baskıcı iktidardan nemalanmayan ve bunun karşılığında gittiği yere kadar iktidarı az veya çok desteklemeyen holding (kapitalist tekel) diye bir şey de yoktur.  Sadece muazzam sermaye birikimlerini tek bir iktidara borçlu olmayan, yükselişleri belli bir hükümetle başlayıp onunla bitmeyen, daha uzun vadeli hesap yaptıkları için, tek bir tarafın değil her tarafın politikacı-yazar-çizer-trol takımını doğrudan ve dolaylı maaşa bağladıkları ya da yemledikleri için rengini diğerlerine göre daha az belli edenler, PR'larını açık yandaşlara göre dah...

Bu gençleri kim “ittihatçı” yaptı?

Resim
Saraçhane'de ve diğer yerlerde iktidarı protesto etmek için toplanan kitlelerin, özellikle de gençlerin ideolojik-siyasal eğilimleri yoğun tartışmalara konu oluyor. Bir sosyal medya kullanıcısı şöyle yazıyor :  "Önümde bozkurt işareti yapan çocuk 'Berkin Elvan 15’inde bir fidan' diye bağırıyor. Keşke o işareti yapmasa. Diyeceğim bu çocuklar sandığımız kadar da doktrine değil, kazanılabilir." Bir diğeri "DEM'e domalmayı bırak eczacı" yazan bir pankartı tutan birkaç gencin fotoğrafını paylaşarak şu yorumu yapıyor :  "Çocuklar gayet net. Kılçıksız faşistler ve bunun arkasındalar. Sizi suya götürüp susuz getirirler." Gerçekten gençlerin küçümsenemeyecek bir kısmının kılçıksız faşist, hem de düz neo-nazi tarzında faşist akımların etkisi altında olduğu görülüyor. Devrimci ve demokratik güçlerin örgütleyemediği gençliğin tepkisini sahte muhalif neo-faşist akımların örgütlemesinde şaşılacak bir şey yoktur. Örneğin Yunanistan'da da, yıllarca sü...

"Halk"ın gericiliği ve ilericiliği meselesi üzerine notlar

"... sınıf bilinçli işçilerin tabandan ilmek ilmek örgütlenerek hazırladığı 15-16 Haziran’dan bir yıldan az bir süre önce Perinçek'in hempalarından  Şahin Alpay  gibi sosyalist (hatta “Maoist”) maskeli bir liberal kendinden emin bir şekilde  “Türkiye'de proletarya, bugün devrime öncülük edecek objektif ve subjektif şartlara tam olarak sahip değildir”  saptamasında bulunuyor ve  “siz Türkiye’de hiç sosyalist işçi gördünüz mü?”  diye soruyordu."  Hemen her konuda çok az doğru düşüncelerle çok fazla yanlış düşünceleri harmanlamasıyla temayüz eden “ilerici” iddialı “araştırmacı-yazar”larımızdan Bay Serhat Halis diyor ki:  “Kimse kendisi kandırmasın, bu topraklarda en eski çağlardan beri ilk kez bir halk iktidarı yaşanıyor. Siyasal İslam, tam olarak burada yaşayan halkın iktidarı. Bu halkın karakterine, zekasına, isteklerine, kültürüne, etik değerlerine, yaşam biçimine en yakışan iktidar bu. (…) toplumların refahı, sadece ürettikleri zenginliklerle değ...

CHP'nin "Halk Sektörü" ve Hastaş Holding skandalı

"Halk Sektörü" CHP'nin ünlü "Ak Günlere" başlıklı 1973 Seçim Bildirgesinde ortaya attığı küçük-burjuva ütopist bir projeydi. "Halk Sektörü" sözkonusu bildirgede "CHP’nin öngördüğü kalkınma modelinde ve ekonomik düzende, köylü kooperatiflerinin, sosyal güvenlik ve yardımlaşma kurumlarının, sendikaların, yurt dışındaki işçi ortaklıklarının ve benzeri halk ortaklıklarının girişimlerinden oluşacak sektöre, CHP “Halk Sektörü” demektedir." şeklinde tanımlanmaktaydı. CHP'nin o dönemdeki iddialı lideri Bülent Ecevit'e göre çalışan insanların küçük katkılarıyla oluşturulacak bu sektör ne kapitalist ne de klasik sosyalist olmayan (ona göre sosyalist ülkelerdeki bu sosyalizm uygulaması "demokratik olmayan sosyalizm"di), özel mülkiyeti ortadan kaldırmadan "demokratik sosyalist" bir ekonominin yaratılmasını sağlayacaktı. Bu aslında Eduard Bernstein gibi ilk kuşak revizyonistlerden beri devam eden hisse senetli şirketle yoluyla ...

Hatay (Antakya)'nın ilhakı üzerine materyaller

TC "genişletilmiş özerklik" diye başlayıp, koşulları uygun bulduğunda "düpedüz ilhak"a yöneliyor: "... Ardından Atatürk’ün şu açıklaması geldi: “Biz şimdiye kadar Sancak’ta genişletilmiş özerkliğe doğru gidiyorduk. Bundan sonra Feridun’un belirttiği gibi özerkliğe değil düpedüz ilhaka gideceğiz!”" ( Ayşe Hür, Atatürk diplomasisinin başarı öyküsü: Hatay'ın ilhakı, 14.10.2012 ) Emperyalistlerden parayla toprak alma: "Hatay’ı Fransızlar’dan 7 milyon Frank’a aldık Dünya Savaşı’ndan sonra Fransız mandasına giren Hatay’ın Türk topraklarına katılması için Fransa’ya 7 milyon Frank ödediğimiz ortaya çıktı." ( Hatay'ı Fransızlar'dan 7 milyon Frank'a aldık, gazetevatan.com, 28 Kasım 2011 ) Kemalist TC'nin Antakya'nın ilhakını Fransa'yla sürtüşmesiz olarak gerçekleştirme çabaları boşa çıkıyor, sadece para yeterli olmuyor, askeri güç de kullanılmak gerekiyor: "17 Haziran 1938 tarihinde askeri heyetler arasında başlayan görüşme...